Tanıma ve Tenfiz Davaları

     I.        Tanıma ve Tenfiz Davaları Nedir?

Tanıma ve tenfiz davaları yabancı bir ülkenin mahkemesi tarafından verilen bir kararın; Türkiye’de de bir Türk mahkemesi tarafından verilmiş bir karar gibi hüküm doğurmasına imkan tanıyan dava türleridir. Yabancı mahkeme tarafından verilen kararın mahiyetine göre; tanıma veya tenfiz davası açılacaktır.

Tenfiz davası; hükmün icra kabiliyetinin bulunması halinde açılacak iken; tanıma davası yabancı ülke mahkemesince verilen kesin hükümlü bir kararın Türkiye’de de hüküm doğurmasına imkan tanımaktadır.

   II.        7 Maddede Tanıma ve Tenfiz Davasının Açılabilmesi İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?

Tanıma ve tenfiz davasının açılabilmesi için gerekli şartlar 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda (MÖHUK) sıralanmıştır. Buna göre;

  • Tanıma ve tenfize konu olan dava ilk olarak Yabancı mahkeme tarafından verilmiş olmalıdır.
  • Yabancı mahkemenin verdiği karar hukuk davasına ilişkin olmalıdır.

Farklı hukuk sistemlerinde hukuk ve kamu davaları değişik şekilde kategorize edilebilmektedir. Doktrindeki hakim görüş; Tanıma ve tenfiz talebinin yapıldığı mahkeme hukukundaki ayrımın dikkate alınması ve kararın mahiyetinin bu şekilde tespit edilmesi gerektiği yönündedir. Ayrıca ceza ilamlarında kişisel haklara ilişkin hükümlerin tanınması ve tenfizi kanun gereği mümkündür.

  • ​Kararın verildiği yabancı mahkeme kararının bulunduğu ülkenin usul hukukuna göre kararın kesinleşmiş olması gerekir.

Kararın kesinleştiği ve icra kabiliyeti kazandığı kararı veren mahkemece, bu hususun kaydedilerek onaylanması ile ispat edilir. Tenfiz dilekçesine, Yabancı mahkeme ilamının ve ilamın kesinleştiğini gösterir yazı, şerh veya belgenin o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı (Apostil Şerhi) ve konsoloslukça veya noterce onaylı tercümesi eklenir.

Uygulamada, ilamın aslı yerine fotokopi eklendiğine rastlanmaktadır. Yasanın açık hükmü karşısında yabancı mahkeme kararının fotokopisiyle yetinilerek tanıma veya tenfiz kararı verilmesi mümkün değildir.

  • Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği ülke arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma ya da ilgili ülke kanunlarında Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerekir. Karşılıklılık olarak adlandırılan bu şart yalnızca tenfiz davası açıldığı takdirde aranmaktadır. Tanıma davasında bu şart aranmaz.
  • Kararın Yetkili Bir Mahkemeden Alınmış olması gerekir. İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu ya da taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması yani aşkın yetkinin söz konusu olmaması gerekir.
  • Kararın Türk kamu düzenine aykırı olmaması gerekir. Kamu düzeni kriteri MÖHUK madde 5’te izah edilmiştir. Buna göre, Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmayacak olup gerekli görülen hâllerde Türk hukuku uygulanacaktır.
  • Savunma hakkının ihlal edilmemiş olması gerekir. Yabancı mahkemenin bulunduğu yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin, hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmış veya mahkemede temsil edilmiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında hüküm verilmemiş olması gerekir. Şayet kendisine karşı tenfizi istenen kişinin yukarıda belirtilen hakları ihlal edilmiş ve kişinin bu hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmiş olması halinde tanıma veya tenfiz davası kabul edilmeyecektir. Bu şart ile birlikte tanıma ve tenfiz davasının davalısının savunma hakkı kanun tarafından korunma altına alınmaktadır.

  III.        Tanıma ve Tenfiz Davası İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?

Tanıma ve tenfiz davası için gerekli belgeler 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda (MÖHUK) sıralanmıştır. Buna göre;

  • Yabancı mahkeme tarafından verilen kararın aslı veya tasdikli sureti,
  • Kararın kesinleşmiş olduğuna dair şerh,

Kararın aslı üzerine alınacak apostil şerhi (genelde mahkeme kararının arka sayfasına yapılır.) Normal şartlarda kesinleşme şerhi mahkeme kararının üzerine bir damga şeklinde vurulduğundan, alınacak apostil hem kararı hem de kesinleşme şerhini kapsar. Fakat kesinleşme şerhi ayrı bir belge olarak verilmiş ise bu belgenin arkasına da Apostil şerhi alınması gereklidir.

  • Kararın, kesinleşme şerhinin ve apostil şerhinin, yeminli tercüman tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş hali,
  • Türkçe’ye tercüme yapıldıktan sonra resmi kurumlar (Noter veya Konsolosluk) tarafından tasdik edilmiş olması,
  • Pasaport ve nüfus cüzdan fotokopisi,
  • Türkiye’de tanıma davası için avukata verilmiş olan noter tasdikli veya konsolosluktan resimli vekaletname (Yurtdışında verilmiş karara ilişkin tanıma ve tenfiz ibaresi mutlaka vekaletnamede bulunmalıdır.)

  IV.        Tanıma ve Tenfiz Davalarında Usul?

Tanıma ve Tenfiz davalarında davanın görüldüğü yerin başka deyişle ‘Hakimin’ hukuk kuralları uygulanmaktadır meğer ki bu konuda aksine yapılmış uluslararası anlaşma olsun. MÖHUK madde 50 ile 60 arasında tanıma ve tenfiz davalarına ilişkin uygulanacak hukuk kuralları belirlenmiş olup bu hususta herhangi bir boşluk olması halinde HMK hükümlerinin uygulanması söz konusudur.

Kanun gereği tanıma ve tenfiz davalarında basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Tanıma talebi derdest olan başka bir ifade ile görülmekte olan bir davada ileri sürülebilirken, tenfiz davası için ayrı bir dava açılması gerekmektedir.

Türk hukukunda basit yargılama usulü HMK m. 316 vd. yer alan hükümlerle düzenlenmiştir. Bu yargılama usulüne göre davanın tarafları dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu belirtmeli; ellerinde bulunan bu delilleri dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan açıklamalara dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar.

Ön inceleme aşamasında hakim ilk itirazlar ve dava şartlarını inceleyip karara bağlayacaktır. HMK’ da yer alan dava şartlarına ek olarak MÖHUK 50’de yer alan ön şartlar ile 54’te yer alan esas şartların da değerlendirilmesi yargılamanın hız kazanması açısından önem teşkil etmektedir.

Yargılama sonucunda Mahkemece ilâmın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı mahkeme ilâmının altına yazılır ve hâkim tarafından mühürlenip imzalanır.

   V.        Tanıma ve Tenfiz Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

Tanıma ve Tenfiz davalarında Görevli Mahkeme Asliye mahkemeleridir. Yetkili mahkeme davalının ikametgahı; Türkiye’de ikametgahı yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, bu dahi yoksa, Ankara, İstanbul, İzmir mahkemeleridir. Ticari ilişkilerde asliye hukuk ile ticaret arasındaki iş bölümü görev ilişkisine dönüştürüldükten sonra ticari ilişkilere dayanan tanıma ve tenfiz davalarının asliye ticaret mahkemelerinde açılmasının mümkün olduğu görüşü desteklenmektedir.

  VI.        Tanıma Ve Tenfiz Davalarını Kim Açabilir?

Tanıma ve tenfiz davalarını hukuki yararı olan herkes açabilmektedir. MÖHUK 52 her ne kadar sadece tenfiz dese de bu husus tanıma davaları içinde geçerlidir. Hukuki yararı olan bir kimse davanın taraflarından biri olmak zorunda değildir. Davaya taraf olmayıp hukuki yararı olan herkes bu davaları açması mümkündür.

VII.        Tanıma ve Tenfiz Davası İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?

Tanıma ve tenfiz davalarında gerekli belgeler aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

  • Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri.
  • Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilâmın tarih numarası ve hükmün özeti.
  • Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu.

VIII.        Tanıma ve Tenfiz Davalarında Teminat ve Zamanaşımı?

Tanıma ve tenfiz davalarında davacının Türkiye’de ikametgahı yoksa teminat göstermesi gerekmektedir. Teminat miktarını hakim takdir edecektir. Ancak karşılıklılık anlaşmasında bu konuda muafiyet varsa teminat şartı aranmaz. Birçok Avrupa ülkesi ile karşılıklılık anlaşmaları mevcut olduğundan bu ülke kararlarıyla ilgili teminat şartı aranmamaktadır.

Boşanma davalarının tanınması talepleri 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, karşı tarafın bu yönde bir itirazı olmadığı takdirde zamanaşımı süresinin dolduğunu hakim kendiliğinden gözetemeyecektir.

Saygılarımızla,                                                                                                                                                                             

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir