Estetik Ameliyatında Hekimin Sorumluluğu

Estetik Ameliyat Sebebiyle Kurulan Sözleşmelerde Hekimin Sorumluluğu

Estetik Cerrahi Nedir?

Plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi; insan bedeni üzerindeki çeşitli yapıların şekillendirilmesi, yeniden yapılandırılması ve her türlü estetik ameliyatı konu alan uzmanlık dalıdır. Estetik ameliyatlar ise kişilerin doğuştan veya sonradan meydana gelen nedenlerle, fiziksel görünümlerinde anatomik yapı ve beğeniye uygun olarak yapılan değişikliklerdir.

Estetik Operasyonlarda, Taraflar Arasında Kurulan Borç İlişkisinin Hukuksal Niteliği

Estetik operasyonlarda taraflar arasında kurulan borç ilişkisi, müdahalenin tıbbi bir tedavi amacı mı taşıdığı yoksa yalnızca estetik kaygılarla mı yapıldığına göre hukuki olarak farklılık göstermektedir. Ancak bu ayrımı yapmak her zaman net ve kolay değildir.

Hukuki literatürde; eğer estetik ameliyat sonucunda belirli bir görünümün sağlanacağına dair taahhüt verilmişse bu durumda taraflar arasındaki ilişkinin “eser sözleşmesi” niteliğinde olduğu, eğer böyle bir sonuç garantisi yoksa ilişkinin “vekâlet sözleşmesi” kapsamında değerlendirileceği yönünde görüş birliği bulunmaktadır.

Hekimin, Eser Sözleşmesi’nden Doğan Sadakat ve Özen Sorumluluğu

Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ila 486. maddeleri arasında düzenlenen eser sözleşmesi, yüklenicinin belirli bir sonucu ortaya koymayı, iş sahibinin ise bu sonuca karşılık bedel ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşme türüdür. Estetik cerrahiyi bu kapsamda değerlendirdiğimizde, hekim yüklenici sıfatıyla hastanın talep ettiği fiziksel sonucu sağlama sorumluluğunu üstlenmiş olur. Beklenen sonucun elde edilememesi durumunda, ortaya çıkan sonucun “ayıplı eser” sayılması gündeme gelir ve hekim, kusuru bulunmasa dahi bu ayıptan sorumlu tutulabilir.

Estetik cerrahi işlemlerde hekimin sorumluluğu yalnızca teknik yeterlilikle sınırlı değildir. Türk Borçlar Kanunu’nun 471. maddesi uyarınca, hekim yükümlülüklerini hastanın meşru çıkarlarını gözeterek, sadakat ve özen çerçevesinde yerine getirmek zorundadır. Estetik müdahaleler, yüksek düzeyde beceri ve dikkat gerektiren işlemler olduğundan, hekim yalnızca ameliyat sırasında değil, ameliyat öncesi hazırlık ve sonrasındaki iyileşme sürecinde de hastanın zarar görmemesi için azami özeni göstermekle yükümlüdür.

Estetik Ameliyat Sonrası Oluşan Ayıplardan Hastanın Hakları

Estetik ameliyatların temel amacı, hastanın psikolojik ihtiyaçlarını ve estetik beklentilerini karşılamaktır. Bu süreçte hekimin – yani yüklenicinin – sorumluluğu, hangi teknik ya da yöntemi uyguluyor olursa olsun, hastanın talep ettiği sonucu sorunsuz şekilde gerçekleştirmektir. Hekim; verdiği sözlere, tıbbi standartlara ve dürüstlük kurallarına uygun biçimde hareket ederek, beklenen estetik sonucu sağlamakla yükümlüdür.

Eğer ameliyat sonucunda ortaya çıkan eser hastanın beklentilerini karşılamaz ve ayıplı sayılırsa, hastanın sahip olacağı haklar Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre hasta;

  1. Ortaya çıkan eser, kullanılamayacak ya da hakkaniyet gereği kabul edilemeyecek düzeyde kusurluysa, sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
  2. Eseri elinde tutarak, ayıp oranında bedelin indirilmesini talep edebilir.
  3. Ayıbın giderilmesi aşırı bir masraf gerektirmediği sürece, eserin ücretsiz olarak onarılmasını yükleniciden isteyebilir.

Ayrıca, iş sahibi olan hasta, genel hükümlere dayanarak tazminat talebinde bulunma hakkını da saklı tutar. Sözleşmeden dönme, bedelde indirim isteme ve eserin ücretsiz şekilde onarılmasını talep etme hakları, birbirine alternatif olarak tanınmış seçimlik haklardır. Bu da hastanın, duruma göre bu üç seçenekten dilediğini kullanabileceği anlamına gelir.
Bununla birlikte, eğer hasta estetik operasyon sonucu maddi ya da manevi zarara uğramışsa, genel hükümler doğrultusunda tazminat isteme hakkı doğar ve bu hak, seçimlik haklarla birlikte aynı anda ileri sürülebilir.

Hastaya İmzalatılan; “Rıza”, “Muvafakat” “Onam” Ve “Aydınlatma” Adı Altındaki Formların Mevzuat Hükümleri Çerçevesinde İrdelenmesi

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 24 ila 31. maddeleri arasında yer alan “Tıbbi Müdahalede Hastanın Rızası” başlığı altında, bilgilendirilmiş onam formlarının kapsamı ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, Yönetmeliğin 15. maddesi uyarınca, hastaya sağlık durumu ve uygulanacak tıbbi müdahaleye ilişkin bir dizi bilgilendirme yapılması zorunludur. Bu kapsamda, hastalığın olası nedenleri, sürecin nasıl ilerleyeceği, müdahalenin kim tarafından, nerede ve hangi yöntemle uygulanacağı, tahmini süresi, alternatif tanı ve tedavi seçenekleri, bunların olası yararları ve riskleri, ayrıca sağlık üzerindeki etkileri açıkça anlatılmalıdır. Bunun yanı sıra, olası komplikasyonlar, tedavinin reddedilmesi durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlar, kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, hastanın sağlığını koruyacak yaşam tarzı önerileri ve benzer bir durumda tıbbi desteğe nasıl ulaşılacağı gibi hususlarda da bilgilendirme yapılması gerekmektedir.

Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. Maddesinde;” Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır.” demek suretiyle onay formlarında hastanın aydınlatılması gereken hususlar tek tek belirtilmiştir.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 70. maddesinde;” Tabipler, diş tabipleri ve dişçiler yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatini alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler için bu muvafakatin tahriri olması lazımdır. (Veli veya vasisi olmadığı veya bulunmadığı veya üzerinde ameliye yapılacak şahıs ifadeye muktedir olmadığı takdirde muvafakat şart değildir.) Hilafında hareket edenlere ikiyüzelli Türk lirası idarî para cezası verilir. ” hükmüyle, “rıza” nın, tedavinin ön koşulu olduğu belirtilmiştir.

İnsan Hakları Biyotıp Sözleşmesi’nin 5.maddesinde; “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi, muvafakatini her zaman, serbestçe geri alabilir.” hükmü ile aydınlatma formlarının önemi vurgulanmıştır.

Konu ile ilgili mevzuat hükümleri incelendiğinde, aydınlatmanın çok geniş kapsamlı olduğu, yapılacak estetik ameliyatlara göre aydınlatma formlarının hekim tarafından hazırlanması gerektiği kanaatindeyiz. Her hastanın aynı fiziksel özelliklere sahip olmaması sebebiyle, yapılacak estetik ameliyatlara göre aydınlatma formlarının kapsamı belirlenmelidir. Somut olayın özelliklerine göre beklenen sonuç veya komplikasyonlar değişebilmektedir. Hal böyle iken tüm hastalara aynı aydınlatma formlarının imzalatılması hatalıdır. Dolayısıyla hasta, muhtemel ve öngörülebilir tüm komplikasyonlar konusunda aydınlatılmalı ve hastanın fiziksel özelliklerine göre aydınlatmanın kapsamı belirlenmelidir. Zira aydınlatmanın yapılıp yapılmadığı konusunda ispat külfeti de hekimdedir.

Estetik Ameliyat Sonrası Ortaya Çıkan Komplikasyonlardan, Hekimin Sorumlu Olduğu Yönünde Güncel Kararlar

  • İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 11/02/2025 Tarih, 2024/1718 Esas, 2025/371 Karar Sayılı Kararı;

Olayın somut koşullarına bakıldığında, dava konusu olan liposuction işlemi sonucunda elde edilen estetik görünüm, ameliyat öncesine kıyasla daha estetik veya kabul edilebilir bir görünüm sağlamamıştır. Aksine, uygulama sonrası bölgede şekil ve renk bozuklukları meydana gelmiş ve bu durum, operasyon öncesine göre daha olumsuz bir görünüme neden olmuştur. Bu bağlamda, hekim tarafından vaat edilen sonucun gerçekleşmediği tespit edilmiştir.

Mahkeme, bu durum karşısında davalı hekimin, davacının uğradığı maddi ve manevi zararları tazmin etme yükümlülüğünün bulunduğuna hükmetmiştir. Ancak dosyada, davacının maddi zarar talebine ilişkin alınmış herhangi bir bilirkişi raporunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemenin, davacının revizyon ameliyatı masraflarına dair talebini değerlendirmek amacıyla, kamu ve özel hastanelerden dava tarihine göre güncel revizyon bedelleri hakkında bilgi istemesi ve bu bilgiler doğrultusunda uzman bir bilirkişiden rapor alması gerektiği belirtilmiştir.

İlk derece mahkemesince bu hususlarda yeterli inceleme yapılmaksızın karar verilmesi, hukuka uygun bulunmamıştır. Bu nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve eksiklerin yeniden yargılama ile giderilmesi için dosyanın geri gönderilmesine hükmedilmiştir (HMK m. 353/1-a-6).

  • Yargıtay 15. HD., E. 2005/7988 K. 2006/3417 T. 08.06.2006 Sayılı Kararı;

Yargıtay, yüklenici konumundaki kişinin hangi yöntemi uyguladığına bakılmaksızın, ortaya çıkan sonucun ayıpsız olması gerektiğini vurgulamıştır. Davada, doğum sonrası karın bölgesinde meydana gelen çatlaklar ve diğer estetik bozuklukların giderilmesi işini üstlenen davalının, bu hizmeti davacının beklentilerine uygun şekilde ve fen ile tıp kurallarına göre yerine getirmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, yapılan müdahale davacının estetik beklentilerini tam anlamıyla karşılamamıştır. Bu durumda, davalının kusuru olmadığına dair alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi Yargıtay tarafından hatalı bulunmuş ve bu gerekçeyle kararın bozulmasına hükmedilmiştir.

  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/6148 E. 2022/4506 K. 04.10.2022 Tarihli Kararı;

Yargıtay, estetik operasyon sonrasında hastada meydana gelen komplikasyonlar ve görüntü bozukluklarının, hekimin kusurlu davranışı olarak değerlendirileceğine hükmetmiştir. Bu tür olumsuz sonuçların, yüklenici konumundaki hekimin sorumluluğunda olduğu ve eser sözleşmesi kapsamında üstlenmiş olduğu sonuç taahhüdünü tam olarak yerine getirmediği ifade edilmiştir.

Mahkemelere yol gösterici nitelikteki bu kararda, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin, belirtilen kriterler çerçevesinde değerlendirilerek hükme bağlanması gerektiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla estetik müdahale sonucunda oluşan komplikasyonlar, yalnızca tıbbi risk olarak değil, aynı zamanda hekimin yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi olarak yorumlanmış ve hekimin hukuki sorumluluğu ortaya konmuştur.

  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4602 E. 2022/3189 K. 08.06.2022 Tarihli Kararı;

Kararda, yüklenici konumundaki hekimin, ortaya koyduğu eseri hastanın yararına olacak biçimde ve hiçbir zarar vermeden gerçekleştirme yükümlülüğü olduğu vurgulanmıştır. Bu yükümlülük, sadakat ve özen borcunun bir gereğidir. Estetik operasyonlarda hedeflenen belirli bir sonucun elde edilmesidir; dolayısıyla ortaya çıkan sonucun hastanın beklentilerini karşılamaması durumunda, sözleşmenin dengesi hasta aleyhine bozulmuş sayılır.

Bu bağlamda eserin, hem fen hem de sanat kurallarına uygun olarak ve iş sahibinin (hastanın) makul beklentilerini karşılayacak şekilde gerçekleştirilmiş olması gerekir. Aksi halde ortaya çıkan durum “ayıplı eser” olarak kabul edilir ve yüklenici, kusuru bulunmasa dahi, sadakat ve özen borcu kapsamında bu ayıptan sorumlu tutulur. Eser sözleşmesinin doğası gereği, sonuç taahhüdü yükleniciye aittir; dolayısıyla ayıplı sonucun ortaya çıkması için hekimin kusurlu olması şart değildir.

Somut olayda, yerel mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının şikâyetlerinin komplikasyon olarak değerlendirildiği ve hekime atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı ifade edilmiştir. Ancak Yargıtay, yalnızca kusur olup olmadığını inceleyen bu raporun, eser sözleşmesinin niteliği gereği sonuç taahhüdünü dikkate almadığını belirterek, kararın dayanağı olamayacağını ifade etmiştir. Bu nedenle, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve eksik değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle karar hatalı bulunmuştur.

  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4602 E. 2022/3189 K. 08.06.2022 Tarihli Kararı;

Kararda, yüklenici konumundaki hekimin, ortaya koyduğu eseri hastanın yararına olacak biçimde ve hiçbir zarar vermeden gerçekleştirme yükümlülüğü olduğu vurgulanmıştır. Bu yükümlülük, sadakat ve özen borcunun bir gereğidir. Estetik operasyonlarda hedeflenen belirli bir sonucun elde edilmesidir; dolayısıyla ortaya çıkan sonucun hastanın beklentilerini karşılamaması durumunda, sözleşmenin dengesi hasta aleyhine bozulmuş sayılır.

Bu bağlamda eserin, hem fen hem de sanat kurallarına uygun olarak ve iş sahibinin (hastanın) makul beklentilerini karşılayacak şekilde gerçekleştirilmiş olması gerekir. Aksi halde ortaya çıkan durum “ayıplı eser” olarak kabul edilir ve yüklenici, kusuru bulunmasa dahi, sadakat ve özen borcu kapsamında bu ayıptan sorumlu tutulur. Eser sözleşmesinin doğası gereği, sonuç taahhüdü yükleniciye aittir; dolayısıyla ayıplı sonucun ortaya çıkması için hekimin kusurlu olması şart değildir.

Somut olayda, yerel mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının şikâyetlerinin komplikasyon olarak değerlendirildiği ve hekime atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı ifade edilmiştir. Ancak Yargıtay, yalnızca kusur olup olmadığını inceleyen bu raporun, eser sözleşmesinin niteliği gereği sonuç taahhüdünü dikkate almadığını belirterek, kararın dayanağı olamayacağını ifade etmiştir. Bu nedenle, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve eksik değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle karar hatalı bulunmuştur.

Av. Zeynep Çelik Karaboğa