TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA KUVVETLENDİRİLMİŞ KİŞİSEL HAKLARIN İPTALİ

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 279/4.maddesinde kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhlerin iptale konu olabileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm kanuna, 3494 sayılı Kanun ile eklenerek, uygulamadaki boşluk doldurulmuştur. Hükmün kabul ediliş nedeni hükümet tasarısında; “… bu (279) maddede iflasın açılmasından evvelki bir sene içerisinde verilen rehinlerin dahi batıl olacağı öngörülmüş iken, bir ayni hak oluşturmayan şerhler hakkında herhangi bir hüküm getirilmemiştir. Uygulamada, iflastan kısa bir süre önce gayrimenkullerin örneğin; fabrikanın kiraya verildiği ve bu kiranın tapu siciline şerh edildiği ve böylece iflasın etkisiz hale getirildiği görüldüğünden, maddeye 4 nolu (4.bendin) ilavesi zarureti ortaya çıkmış ve buna göre maddede yeniden düzenleme yapılmıştır” şeklinde belirtilmiştir.

Şahsi hakların tapu sicilindeki şerhler ve beyanlar sütununa yazılarak belirtilmesi ve ayni haklara benzetilerek herkese karşı sürdürülebilmesi haline kuvvetlendirilmiş şahsi haklar denir. Şahsi haklar, kişilerin bir eşya üzerinde hukuki ilişkilere dayanarak elde ettiği ve hukuki ilişkinin muhatabına karşı savunabildiği hakimiyet imkanlarıdır. Şahsi haklar herkese karşı değil sadece sözleşmenin diğer tarafına karşı elde edilirken, kuvvetlendirilmiş şahsi haklar taşınmazın sonraki maliklerine ve o taşınmazda şerhten sonra hak kazanan kişilere karşı ileri sürülmesi imkanı tanır. (TMK madde 1009) (Prof. Dr. Bilge Öztan, Medeni Hukuk’un Temel Kavramları, 12. Bası, s. 73-74).

 Konumuz olan kişisel hakların iptali hususuna geldiğimizde ise; taşınmazda yalnızca kişisel bir hakkı olan kimse, bu hakkını sadece sözleşme yaptığı karşı yana, yani borçluya karşı ileri sürebilir. Şahsi hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi ancak bu hakların tapu kütüğüne şerhi ile mümkün olacaktır. Şerhin hukuki niteliği tartışmalı olmakla beraber, bir şahsi hakkın şerh verilerek ayni hak derecesine yükseltilemeyeceği, fakat etkisi kuvvetlendirilmiş şahsi hak olarak kabul edileceği kabul edilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki; şahsi haklardan ancak kanunda sayılı olanlar şerh edilebilecektir. Tapu Kütüğüne şerh edilebilecek olan şahsi haklar da Medeni Kanunun 1009. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre;

  • Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri
  • Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri
  • Kira Sözleşmeleri
  • Alım Hakkı
  • Önalım Hakkı
  • Gerialım Hakkı

Sözleşmelerinden doğan haklar ile şerh edilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerh edilebilir.

Bu madde uyarınca, aciz halinde bulunan borçluların son bir yıl içinde taşınmazlara ilişkin yapmış oldukları satış vaadi sözleşmeleri ve kira sözleşmelerinde tapu siciline işlettikleri şerhlerin iptali konusunda açılan davalara da oldukça sık rastlanmaktadır.

Örneğin; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 15.5.2002 Tarih ve 2002/1010 E., 2002/2526 K. Sayılı Kararında; “… Davada, 2.2.1999 ve 29.7.1999 günlü noterlikçe düzenlenen kira sözleşmesinin davacı alacaklı yönünden iptali istenmiştir. Gerçekten, İcra ve İflas Kanununda iptale konu tasarrufların neler olduğu sınırlı olarak sayılmadığından, kural olarak alacaklıları zarara uğratıcı her türlü hukuki işlemin iptali istenebilir. Bu cümleden ilk olarak İcra İflas Kanununun 279/4. maddesinin de kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için bu sözleşme tapuya şerh edilmiş ise anılan şerhin iptalini de dava ettiği kuralı gereği kabul edilmelidir. Hal böyle olunca davanın şerhin iptali talebine hasren görülüp sonuçlandırılması gerekir. Mahkemece deliller toplanarak kira sözleşmeleri şerh edilmişse davanın bu şerhin iptaline yönelik esastan incelenerek karara bağlanması yerine yazılı şekilde reddi bozma nedenidir.”

İlgili karardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay alacaklıyı zarara uğratacak şekilde tapuya verilen şerhin iptal edilmesi gerektiği yönünde karar vererek yerel mahkemenin kararını bozmuştur. Nam-ı müstearın üçüncü kişiden iktisap ettiği bir mal üzerinde alacaklıları zarara uğratmak için rehin kurması veya kişisel hakları kuvvetlendirmek için tapuya şerh verilmesini sağlaması halinde de alacaklılar İİK.m.279 hükmüne istinaden tasarrufun iptali davası açabileceklerdir. Söz konusu ihtimalde alacaklılar İİK.m.279’da öngörülen şartların yerine geldiğini ispatlamak suretiyle tasarrufun iptalini talep edebileceklerdir.

Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler kural olarak maddi hukuk bakımından tamamen geçerli olan ancak alacaklıları zarara sokan işlemlerdir. [1] İşte taşınmazlardaki kişisel hakların tapu kütüğüne şerhi, hak sahiplerini, kendileri için tüm doyurucu olmayan, üstelik gerçekleşmesi borçlunun ödeme gücüne bağlı, bundan dolayı da kuşkulu olan yalnız parayla zarar-giderim istemiyle yetinmek zorunda kalmaktan kurtarmakta, bu hakların taşınmazı kazanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmesine, üçüncü kişiden de nesnel (ayni) ödemenin, mülkiyetin geçirilmesinin, kira hakkı örneklerinde taşınmazın kullandırılmasının, yararlandırmanın istenebilmesine yaramaktadır. Bundan dolayı, kişisel hakların tapu kütüğüne şerhi, kişisel haklardan doğan istemlerin kendine vergi (sui generis) bir nesnel sağlama aracı diye nitelendirilebilir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.12.2019 tarih ve 2018/1422E., 2019/12403K.sayılı ilamında; “Davacının dayandığı gayrimenkul satış sözleşmesi, şahsi hak doğuran bir sözleşme olmakla birlikte, tapuya şerh verilmesi halinde kuvvetlendirilmiş şahsi hak niteliğini kazanmakta ve üçüncü kişilere de ileri sürülme hakkını sahibine vermektedir. Davacının gayrimenkul satış sözleşmesini tapuya şerh tarihi 30.04.2001 tarihi olup, davalı idarenin haciz tarihi ise bundan sonra 04.07.2005 tarihinde konulmuştur. Davalı idare haciz şerhi konulurken bu hakkın varlığından haberdardır. Dava konusu taşınmaz satılmamış olsa idi, davacı alacaklının hakkı önce doğduğundan bu hakka dayalı olarak açacağı istihkak davasını kazanacak ve haczin kaldırılmasını sağlayacaktı, ancak dava konusu taşınmaz paydaşlığın giderilmesi yolu ile paraya çevrilmiş olduğundan, böyle bir hakkını kullanma imkanı olmadığından, satış bedelini haksız olarak tahsil etmiş olan davalı idareden talep etme hakkına sahip olacaktır. Aksi düşünce, davacının kuvvetlendirilmiş şahsi hakkını üçüncü kişilere de ileri sürmesine anlamsız hale getirecektir.”

Yargıtay ilamında belirtildiği üzere tapuya şerh edilen şahsi hak, kuvvetlendirilmiş kişisel hak konumuna gelmiş ve idare karşısında da şerhi koyan kişi lehine üstünlük tanımıştır.

Av. Mahir KARABOĞA


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir