Doğum Sırasında Kadının Ölümü

Doğum Sırasında Doktorun Sorumluluğu

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2020 tarihinde vermiş olduğu bir kararda; özel bir tıp merkezinde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan bir hekimin sezaryen ameliyatı ile doğum yaptırdığı sırada; kadının vefat etmesi üzerine doktor ve tıp merkezinin sorumlu olması gerektiğine yönelik karar vermiştir. 

Yargıtay kararına konu olan olay özetle; muris kadının hamilelik dönemindeki kontrollerini özel bir tıp merkezinde yaptırdığı, hamileliğin sonunda davalı doktorun tıp merkezinde sezaryen ameliyatı ile doğum yaptırdığını, bu ameliyat sebebiyle de murisin vefat ettiğini, murisin geriye kalan mirasçılarının davalı doktora ve doktorun çalıştığı tıp merkezine karşı açmış oldukları tazminat isteminden ibarettir.

Doktorun Özen Yükümlülüğü

Bilindiği üzere; hekim ile hasta arasında akdedilen sözleşmenin niteliği vekalet sözleşmesidir. Hekimin kusuru sebebiyle hastanın zarar görmesi yahut vefat etmesi halinde; tazminat istemi doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası ile ikame edilmektedir. Huzurdaki olayda da davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmakta olup iddialar hastane ve doktorun özen borcuna aykırılıklarına dayandırılmıştır. Vekil doktor, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumlu tutulması gerekmektedir. O nedenle hemşire ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, Türk Borçlar Kanunu’nun 510. maddesi uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı tıp merkezi için de geçerlidir.

İlgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere; davalı doktorun vekil olarak borcunu ifa ettiği sırada en hafif kusurundan dahi ortaya çıkan zarardan dolayı sorumlu tutulması gerekmektedir. Doktorun çalıştığı tıp merkezi de Türk Borçlar Kanunu’nun “adam çalıştıranın sorumluluğu” hükümleri çerçevesinde doktorla birlikte müteselsilsen sorumlu tutulması gerekmektedir.

Av. MAHİR KARABOĞA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir